Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nün kıyı kesimlerinde kuraklık nedeniyle yaşanan çekilme devam ediyor.
Van Gölü kıyılarında yıllar önce seviyenin yükselmesi nedeniyle su altında kalan yapılar, çekilmeyle gün yüzüne çıkıyor.
Gevaş ilçesindeki Selçuklu Mezarlığından taşınan taşlarla yapılan ancak zamanla su altında kalan iskele, seviyenin düşmesiyle yeniden ortaya çıktı. İskeledeki Selçuklu dönemine ait 35 mezar taşı, Van Müze Müdürlüğündeki uzman ekiplerce uzun uğraşlar sonucu sudan çıkarıldı.
Taşlar Selçuklu Mezarlığına yerleştirilecek
Üzerlerindeki yazı ve geleneksel motiflerle dikkati çeken 2 metrelik tarihi mezar taşları, müzeye taşındı. Koruma altına alınan mezar taşları, üzerlerindeki liken tabakaları temizlendikten sonra yeniden Selçuklu Mezarlığına yerleştirilecek.
Müze Müdürü Erdal Acar, tehlikeye açık hale gelen yapıların korunması için çalışma yürüttüklerini söyledi.
Göl sularının çekilmesiyle iskele yapımında kullanılan tarihi mezar taşların gün yüzüne çıktığını anlatan Acar, “Yapılan araştırmalarda 1930, 1940’lı yıllarda Selçuklu Mezarlığından şahideler ve bazı sanduka parçaları buraya getirilerek iskele yapımında kullanılmış. Son zamanlarda Van Gölü’nde su seviyesinin azalmasıyla bu mezar taşları görünür hale geldi. Biz de Kültür ve Turizm Bakanlığımızdan gerekli izin ve destekleri alarak göl içinde ve göl kenarında görünür vaziyetteki 35 İslami mezar taşını arkeoloji müzesindeki taş laboratuvarımıza götürüyoruz” diye konuştu.
Çalışmayı uzman ekiplerle hassasiyetle yürüttüklerini belirten Acar, uzun zaman gölün tuzlu ve sodalı suyunda kalan taşlarda birtakım kimyasallarla restorasyon ve konservasyon çalışmalarının yapılacağını ifade etti.
Yaklaşık 4 aylık bir çalışmanın ardından gelecek kazı sezonunda taşları ait oldukları Selçuklu Mezarlığına yerleştirecekleri dile getiren Acar, şu bilgileri paylaştı:
“Diyarbakır Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuvarı Müdürlüğünden ekipler ve Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesinden uzmanlar dalış yaparak incelemelerde bulundular. Su altı inceleme ve belgelendirmeleri yapıldı. Hassas bir şekilde yerinden almamız gerekiyordu çünkü yıllarca sodalı ve tuzlu suyun içinde kalmışlar. Yapısal özelliklerinden dolayı bazı erimeler ve üzerinde liken denilen birtakım oluşumlar, yosunlaşmalar olmuş. Bu nedenle çok hassas şekilde çalışma yürütülüyor. Tarihi taşların açığa çıkmasını bir fırsat olarak gördük. Beşeri ve iklimsel tehlikeye de açık hale geldi. Biz de bu çalışmalarımızla koruma altına almış olduk.”